narcissus ONCE UPON A TIME daha çok üremek reproduce more daha çok üretmek produce more daha çok tüketmek consume more daha çok tükenmekexhausted daha çok sahip olmak possess more yönetilmek to be under control fedakar olmak self-sacrificing feda olmakvictimized rıza göstermek give consent bedel ödemek pay for uyumlu olmak conform boyun eğmek surrender güce tapınmak worship power ılımlı olmak be moderate kanıksamak take for granted korkmak scare itaat etmek obeybaşkaldırmamak surrender kısıtlanmak be restrained yok saymak ignore var saymak pretend diren(e)memek not to resist kanaat etmek satisfied sığınmak take refuge tahakküm etmek oppress zulüm etmek torment tecavüz etmek rapeyabancılaştırılmak estranged iktidar olmak be in power egemen olmak dominate genç olmak young güzel olmak beautifulçekici olmak attractive model olmak be a model başkaları gibi olmak behave like others “Kutsal” kabul etmek take as “sacred” “Emir” kabul etmek take as “order” belleğini yitirmek amnesia sorgulamamak not to question normalleştirmek normalize islah etmek to reform yargılamak judge yargılanmak be tried güvensizlik inconfidence devlet state ideolojik aygıtlar ideological instruments korku fear sınırlarımız ve ötesi borders and beyond öteki the other güvenlik kameraları security cameras sahip olmak possess yaşam alanlarımız habitat bizim olan what is ours benim olan what is mine ait olmak to belong ilahi adalet divine justice tanrı god din religion ölüm death işkence torture örgütlenmek organized yüzleşmek to face düşlere ket vurmak inhibit to dream endişe anxiety kitlesel paranoya mass paranoia nörotik korku neurosis topluluk ve birey community vs individual yalnızlık lonely birliktelik togetherness umut hopeküçümseme scorn yüceltme praise polis devleti police state ahlak ethics ahlaki değerler moral values töre custom mahalle baskısı communal pressure yüksek değerler high aspirations günah keçisi scapegoat hesaplaşma self-criticism aile family okul school insan ilişkilerinin meta karakteri commodification of human relations ilişkilerin değişim değeri exchange value of human relations suçluluk duygusu guilt complex vicdan korkusu guilty conscience vatana – millete “hayırlı evlatlar” yetiştirmek raise “dutiful children” for the country milliyetçi – ulusalcı olmak be a nationalist egemen dinin mensubu olmak being a member of the majority religion egemen ideolojiyi benimsemek to adopt hegemonic ideology ideolojik aygıtları sorgulamamak not to question the dominant instruments of ideology resmi tarihe inanmak have trust in official history görüntüler dünyasının tutsağı olmak enslaved by the world of images ötekileştirmek othering empati kurmamak not toempathize |